Değişim Kaçınılmazdır
Değişim kaçınılmazdır. Üstelik hızı da değiştiremeyiz. Peki, tasarımla yanılsamalar yapamaz mıyız? Yine modern, yine verimliliği esas alan ama insanın içinde eğreti durmayacağı ofisleri yaratamaz mıyız?
Maya uygarlığını araştırmak için bölgeye giden profesörler, yanlarına aldıkları üç yerli rehberle yola çıkarlar. Uzun süre yol aldıktan sonra, rehberler aniden durur ve otururlar. Konuşmadıkları gibi, profesörlerin rota planında burada dinlenme molası yoktu yönündeki telkinlerine de kulaklarını kapatırlar. Birkaç saat sonra kalkıp yürümeye devam eden yerlilere gerekçesi sorulur. Cevap enteresandır: “Buraya kadar çok hızlı yol aldık ve ruhlarımızın bize yetişemediğini fark edip, onları bekledik”
100 yıl önce ofisinde çalışan birinin zamanda sıçrama yapılabildiğini varsayarak, bir şekilde günümüz ofisinde çalıştığını hayal edelim. Ne hisseder acaba? Belki mesleğinden soğur. Çok verimli çalışabilmenin hazzıyla belki de mutlu olur. Her ne kadar bunlar spekülatif düşünceler olsa da benzerini hepimiz az çok yaşıyoruz. 65- 70 yaşlarında ofiste çalışma hayatı devam eden insanların, ofis yaşamları boyunca adapte olmaya zorlandıkları değişim az şey midir? Facit’ten tablete geçiş az şey midir? Üstelik sadece teknolojinin direkt değişimi değil teknolojik değişimin ofis mobilyalarındaki dolaylı değişime yansımaları bile çok ürkütücü. Ürkütücü kelimesini özellikle söylüyorum. Kapitoneli arka duvar panolu ofis mobilyası kullanmış, halen çalışmakta olan insanların, günümüz modern ofis mobilyalarında çalışırkenki ruh halini ancak “ürkütücü” kelimesi anlatabilir kanısındayım. Elbette değişim kaçınılmazdır; sorun değişimin hızında yatıyor. Evet değişim kaçınılmazdır; üstelik hızı da değiştiremeyiz. Peki, tasarımla yanılsamalar yapamaz mıyız? Yine modern, yine verimliliği esas alan, ama insanın, içinde eğreti durmayacağı ofisleri yaratamaz mıyız? Bu sorunun cevabı ile uzun süre meşgul oldum. Ruhumuzun bizimle çalışmasını ancak bu imgelerle sağlayabiliriz. Doğadaki imgeleri tasarımda, biraz daha altını çizerek fakat abartmadan kullanmak çözüm olabilir diye düşünüyorum. Yeni tasarımlarımızın neredeyse hepsinde doğadaki bir hayvanın, bir bitkinin veya bir kayanın yansımalarını kullandık. Örneğin Kant yönetici masasının ayağı, doğadaki bir İguana’nın ayağındaki kıvrımları çağrıştırır. Veya Ernesto’yu gördüğünüzde doğal taşlara dokunur gibi olur, ona dokunmak istersiniz.
Kaynak: Ofis İletişim 2015 Ocak yayını röportajı